Hayat şartları ve koşuşturmaca yüzünden yazmaya ara vermek zorunda kalmıştım fakat kaldığımız yerden devam edelim.
Ne yazık ki Jazz 12 Ağustos'ta hayata veda etti. Annesi olmadan yavru bir yarasayı yaşatmak gerçekten zor bir deneyim oldu. Her gün taze meyve püresi ve su ile beslenmesi gerekti ve beslenme saati geldikçe her şeyi bırakıp ilgilenmek gerekiyordu. Başta etçil olabileceği için her türlü protein kaynağını denedim. Çiğ kıyma, pişmiş kıyma, çiğ tavuk, pişmiş tavuk, balık, yumurta... Hatta sinek yakalayıp onu bile önerdim fakat inatla ağzını dahi açmıyor, zorla ağzına soksam da tükürüyordu.
Daha önce de bahsettiğim gibi, meyve yarasasına benzemediği halde meyve denemeye karar verdim. Ağzı çok küçük olduğu için meyveyi püre haline getirip ağzına vermem gerekti. Biraz meyve biraz su diyerek yedi ilk birkaç öğününü. Her öğünde başka bir meyveye geçiyordum ki herhangi bir besin değeri eksik kalmasın; şeftali, muz, üzüm, elma...
Beslenme sırasında annesinin kanatlarına sarılı olma hissini yaratmak için kanatlarını kapatıp minik bir kadife kumaş parçasına sarıyordum. annesinin kanatları tarafından sarmalandığını zanneden küçük Jazz, hemencecik ağzını açıyor ve yemeğini beklemeye başlıyordu.
İstanbul seyahatimizden sonra, yaklaşık bir 5 gün kadar sonra, hastalanmaya başladı. Yemek yemeyi reddetti. Hemen bir veterinere götürdük, veteriner normalde hasta kedi ve köpeklere verilen bir konserve mama verdi. Bu konserve mama onu toparlar dedi. O konserve mamayı yemeye başladıktan sonra her şey daha da kötüye gitmeye başladı. Mama et içerikliydi ve Jazz'a dokunan şey bu mu oldu, yoksa zaten kötüye gidecek miydi hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ertesi gün iyice hastalandı ve hareket etmek istemez hale geldi, gün ortasında ateşi ciddi derecede düştü, ellerimle zor ısıtarak hayvan hastanesine getirdim. Deri altından serum ve ilaç verdiler fakat akşama kadar zor dayandı ve akşam hayatını kaybetti.
Doğum günü akşamımda Jazz'a veda ettim.
12 Ağustos 2015 Çarşamba
10 Haziran 2015 Çarşamba
Kanatlı Jazz
Dalyan'da, bir Jazz barda otururken, gözümün kenarıyla yerde süründüğünü gördüğüm siyah cismin başta ne olduğunu anlayamadıysam da sistematik bir şekilde ilerlemesinden canlı bir şey olduğunu anlamıştım. Yerimden kalkıp ne olduğuna baktığımda, yerde sürünmekte olan, minik, siyah bir bebek yarasayla karşılaşmış oldum. Hayatımda ilk gerçek yarasa görüşüm olmasına rağmen, paniklemek bir yana elime alıp koruma altına almaya çalıştım.
Barda çalışanlar ne olduğunu sordular ve yarasa gördüklerine pek de mutlu görünmüyorlardı. Yine de yardımcı olup bana içine koymam için minik bir tekila kolisi buldular. Arka ayağı tutmuyor gibiydi ama fazla kurcalamak istemedim çünkü hala panik halindeydi.
Önce barda, ardından da arabada babamla beraber telefonlardan yavru bakımını ve genel yarasa özelliklerini araştırmaya başladık. Beslenebileceğine ve yaşatılabileceğine iyice inanınca annemi de yarasayı beslemeye ikna etmiş oldum. Zaten içinde 3 köpek olan evimize, şirin bir eklenti olacağı kesindi (ve benim evde "evimiz BATCAVE olduuuuuu" diye gezeceğim tabi ki). Ailecek besleme onayı çıkınca adını da onu bulduğumuz barın adıyla taçlandırdık; bizim kanatlı Jazz'ımız...
Eve geldiğimizde tüm yol boyunca yaptığım araştırmalar sorucu edindiğim bilgilerle yarasamı beslemeye çalıştım. Etçil olduğunu düşündüğümden kıyma vermeyi denedim başta, fakat inatla yemeyi reddetti ve her ağzına verişimde tükürdü. Ardından, kendi yemek için şeftali soyan annem, acaba yer mi diye uzatınca "neden olmasın" diyip tırnak makasının ucuyla kestiğim minik bir parça şeftaliyi azıcık ezerek ağzının içine doğru bıraktım. Gene az önceki gibi bir tepki beklerken, yavaş yavaş emdiğini ve yediğini gördüm.
Suyunu da içirdikten sonra usulca onun için hazırladığım kutusuna yatırdım onu. Tuvaletini yaptıktan sonra koyduğum örtü parçasının altına girip arasından kafasını çıkardı. Bahsettiğim (neredeyse) herkesin tavsiyelerinin aksine, çocuğuma minik bir öpücük kondurdum ve onu uyumak üzere yalnız bıraktım.
Not:
Birkaç gün içerisinde yavru yarasamın durumu hakkında da, eğer olur da bulursanız nasıl yaklaşmanız gerektiği konusunda da bilgi veren birkaç post daha hazırlamayı düşünüyorum.
Beklemede kalın ;)
Barda çalışanlar ne olduğunu sordular ve yarasa gördüklerine pek de mutlu görünmüyorlardı. Yine de yardımcı olup bana içine koymam için minik bir tekila kolisi buldular. Arka ayağı tutmuyor gibiydi ama fazla kurcalamak istemedim çünkü hala panik halindeydi.
Önce barda, ardından da arabada babamla beraber telefonlardan yavru bakımını ve genel yarasa özelliklerini araştırmaya başladık. Beslenebileceğine ve yaşatılabileceğine iyice inanınca annemi de yarasayı beslemeye ikna etmiş oldum. Zaten içinde 3 köpek olan evimize, şirin bir eklenti olacağı kesindi (ve benim evde "evimiz BATCAVE olduuuuuu" diye gezeceğim tabi ki). Ailecek besleme onayı çıkınca adını da onu bulduğumuz barın adıyla taçlandırdık; bizim kanatlı Jazz'ımız...
Eve geldiğimizde tüm yol boyunca yaptığım araştırmalar sorucu edindiğim bilgilerle yarasamı beslemeye çalıştım. Etçil olduğunu düşündüğümden kıyma vermeyi denedim başta, fakat inatla yemeyi reddetti ve her ağzına verişimde tükürdü. Ardından, kendi yemek için şeftali soyan annem, acaba yer mi diye uzatınca "neden olmasın" diyip tırnak makasının ucuyla kestiğim minik bir parça şeftaliyi azıcık ezerek ağzının içine doğru bıraktım. Gene az önceki gibi bir tepki beklerken, yavaş yavaş emdiğini ve yediğini gördüm.
Suyunu da içirdikten sonra usulca onun için hazırladığım kutusuna yatırdım onu. Tuvaletini yaptıktan sonra koyduğum örtü parçasının altına girip arasından kafasını çıkardı. Bahsettiğim (neredeyse) herkesin tavsiyelerinin aksine, çocuğuma minik bir öpücük kondurdum ve onu uyumak üzere yalnız bıraktım.
Not:
Birkaç gün içerisinde yavru yarasamın durumu hakkında da, eğer olur da bulursanız nasıl yaklaşmanız gerektiği konusunda da bilgi veren birkaç post daha hazırlamayı düşünüyorum.
Beklemede kalın ;)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)